NEDEN OKUNMALI? Hazırlıksız yakalandık. Tedbir almakta ve müdahale etmekte geç kalındığını, yardım toplama hususunda ortaya atılan çirkin dedikoduları, organizasyondaki eksiklikleri görmezlikten gelmiyor, biz de bir yerlere not ediyoruz. Erenler şöyle söylemiş: “Bakacağın yüze, utanacağın söz söyleme.” Sükûtumuz işte bundandır.

Okuma süresi: 5 dakika

Halil Cibran’a bunca dert canını yakmıyor mu diye sorduklarında,

“İnsanın iki kalbi vardır, biri kanar, öbürü tahammül eder,” demiş.

Daha şimdiden on binlerle ifade edilen can kayıplarının artacağını hepimiz tahmin ediyoruz. Manevi ve maddi kayıplarımızın çetelesini tutmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Bizim için sayılarla ifade edilen kayıpların her birinin ayrı ayrı hikâyeleri ve yarım kalan hayalleri var.

Hazırlıksız yakalandık. Tedbir almakta ve müdahale etmekte geç kalındığını, yardım toplama hususunda ortaya atılan çirkin dedikoduları, organizasyondaki eksiklikleri görmezlikten gelmiyor, biz de bir yerlere not ediyoruz. Erenler şöyle söylemiş: “Bakacağın yüze, utanacağın söz söyleme.” Sükûtumuz işte bundandır. Bir yerlerde okumuştum (müellifi beni affetsin kaynağını hatırlamıyorum, not almamışım): “Başkalarının yanlışlarını tashih ederek, kendi doğrularını savunmaya çalışmak, derin bir ‘psikolojik yenilgi’dir ki böyle yaparak, kendi doğrularınızı bile, başkalarının yanlışlarının uzantısı kılarsınız. Kendi olamayan, başkalarının uzantısı olur.’’

Kötü şeyleri bile güzel söyleyebilen insanlara hasret kaldık.

Kötü şeyleri bile güzel söyleyebilen insanlara hasret kaldık. Asla vazgeçmiyoruz… Suriye’deki acı da bizim acımızdır, coğrafyamız da kaderimiz de birdir. Bir tepeden Mezopotamya ovasına baktığınızda, karşımızda gördüğümüz ilk şey komşularımızın evlerinin ışığıdır… Emperyalistler her yerde ve her kılıkta olduğundan, tıpkı Ege’deki gibi rahat bırakmazlar bizi. Demografik yapı konusundaki hassasiyetimiz, komşularımızdan değil, emperyalistlerin çirkin emellerindendir. Süreç, hızlıca toparlanmak adına, duygusal olacağımız zamanlar değildir. Söz konusu olan toprağımız ve geleceğimiz. Rasyonel düşünmek zorundayız, duygusallık çözüm değil.

Afet oradaysa, almak isteyenler için ilim her yerde. Tedbir alarak, hasarı en düşük seviyeye indirmek mümkün. Bizde hayat, sabah yayınlarındaki magazin programları tadında aktığından, “bilim” gereksiz ve zaman kaybı olarak görülür. Ah, zavallı bizler; küresel ısınma, hidrolojik kuraklık, vs derken, bilimsel kuraklık da bu yüzyıla denk geldi. Arapçadan dilimize geçen, müteahhit kelimesi pek sevilir bizde. Her köşe başında vardır bunlar. Kahrolası beton ve arsa rantı, cazip ve istismara açık alan olduğu için pek tutulur. Türedi müteahhitler her yerdedir. Yerel yönetimlerin ve siyasetin finansmanındaki yerleri de vazgeçilmez olduğundan kusurları görülmez, bile isteye muhafaza edilir. Halbuki müteahhit kelimesi, en üst seviyede taahhüt edecek, üstlenecek ve söz verecek kişi anlamına gelir. Konuyu işin uzmanlarına bırakıyoruz. Bu deprem bize zayıf yanlarımızın yanında güçlü yönlerimizi de gösterdi. Siyasetin topyekûn ayrıştırıcı üslubu, kriz döneminde bile oy devşirme niyetleri beyhude bir çaba.

Herkes kendi hikayesini başkasına anlatmak derdinde, oysa vakit anlatma değil dinleme zamanı. İnanılmaz güzel şeyler oluyor. Toplum kendi içinde ahenkle yardımlaşıyor, paylaşıyor. Propaganda olmadığına yürekten inandığımız şeylere tanıklık etmek, hüzünlü kalplerimize umut veriyor. Dünya yerle bir olmuyorsa, bu güzel insanların yüzü suyu hürmetine yerle bir olmuyor. Hiç şüphesiz, geçmişte yaşadığımız tüm badireler gibi, bu badireyi de atlatacak ve yaşama ve üretmeye devam edeceğiz. Birçoğu ihmalden dolayı ve dahi vakitsizce gidenlerin aziz hatıralarına yönelik, güzel ve kalıcı şeyler inşa edeceğiz. Hesap sorma işi hukukun alanıdır ve o hukuk bir gün hepimize lazım olacak. Ne kadar temiz kalırsa o kadar iyi…

Bunca telaşın ve kaybın arasında yeri midir bilmem, lakin hatırlatmakta fayda var. Sektörümüze ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum. Depreme maruz kalan bölge “GAP” turizminin merkezi olarak kabul ediliyor. Yoğun olarak iç pazardan beslenen bu bölgeyi, oldukça zor zamanlar bekliyor. Bölge istihdamında ve özellikle genç nüfus istihdamında en önemli paya sahip olan bölgenin hızlıca toparlanması şart. Genç nüfusun yerelde istihdam edilmesi, terör tehdidinin minimuma indirilmesi için önemli. Turizm sektörünün etkileşimine dikkat edilmesi gerekir. Bizatihi şahit olduğum konu olduğu için rahatlıkla söylemek isterim, aşırı derecede iptal talebi var. Otel, uçak, vs iptalleri, öyle küçümsenecek seviyede değil. Nakit akışlarının sıfıra indiği ve uzun süreceği öngörülen bir dönemde, bunun altından kalkmak oldukça zor. Kırılgan finansman yapısı ve ön finansmanla ayakta kalan bu sektörün, destek olmadan krizi atlatması oldukça zor. Kalıcı olarak desteklemek, kötü niyetli sermaye hareketlerini ve değişikliklerini engellemek için de gerekli. İptal talebelerinde hiçbir sorun yok, kimsenin bu ortamda keyfe keder gezmesini talep etmiyoruz ama bölge de kritik bir coğrafya bunu unutmamak lazım. Biraz toparlanır toparlanmaz bu bölge üzerinde kafa yormak boynumuzun borcu.

Kültürel ve tarihsel mirastan ders almak lazım. Vakit, bu ihmalkarlıklar yüzünden tökezlediğimiz zayıf yönlerimizi geliştirme ve onarma vaktidir. 

İnsanoğlunun hiçbir çabası heba olmamıştır. Göbeklitepe, Nemrut Kommagene, Dara Antik kenti, vb, hepsi sapasağlam ayakta, bize anlatacakları ve öğretecekleri çok şey var. Kültürel ve tarihsel mirastan ders almak lazım. Vakit, bu ihmalkarlıklar yüzünden tökezlediğimiz zayıf yönlerimizi geliştirme ve onarma vaktidir. 2023 yılının trendlerinden birisi de bu bölge üzerine olmalı. Bu bizim bölge halkına borcumuzdur. Gün, birlikte olma vakti. O coğrafyanın yalnız kalmayacağını hep birlikte gördük, bu yüzden umudumuz bakidir.


Rıdvan Ensari

Turizmci (Ramada Plaza By Wyndham Mardin Genel Müdürü), köşe yazarı (Turizm Güncel, Balıkesir Kent Haberleri, yasonrasi.com)


Bir Yorum Yazın